Rektör Prof. Dr. Nurullah Okumuş, sözleşmesi devam edenler ve stoktakiler hariç olmak üzere AFSܒde bulunan tüm işletmelerde İsrail ve onun destekçisi ya da ortağı olduğu bilinen şirketlerin ürünlerini satmama kararı alındığını söyledi.

Gözden kaçırmayın

Gala gecesi lezzet şölenine sahne olduGala gecesi lezzet şölenine sahne oldu

AFSÜ Üniversitesi öğrencileri, Filistin’deki insan hakları ihlalleri konusunda AFSÜ Hastanesi D Blok önünde açıklama yaptı. Çok sayıda akademisyenin cüppeleri ve öğrencilerin beyaz önlükleriyle katıldığı açıklamada konuşan Rektör Prof. Dr. Nurullah Okumuş, sözleşmesi devam edenler ve stoktakiler hariç olmak üzere AFSܒde bulunan tüm işletmelerde İsrail ve onun destekçisi ya da ortağı olduğu bilinen şirketlerin ürünlerini satmama kararı alındığını söyledi.
Prof. Dr. Okumuş, “Dünyanın en büyük açık hava hapishanesine dönüşmüş olan Gazze’de, maalesef çok büyük bir dehşete, vahşete ve soykırıma şahitlik ediyoruz.” dedi. Kendini adaletli, insan haklarına saygılı addeden İsrail destekçisi çok sayıda ülkenin olduğunu görmenin acı verici olduğunu dile getiren Prof. Dr. Okumuş, “Bu vahşetin desteklenmesi kadar akıl tutulması olarak ifade edebileceğimiz başka bir durum yok. Savaşın da bir ahlakı vardır ve o ahlak içinde hiçbir şekilde kadına, çocuğa, sivile dokunulmaz. Maalesef Filistin’de hiçbir suçu olmayan birçok sivilin, kadının ve çocuğun katledildiğini görüyoruz.” şeklinde konuştu.

ÇOCUKLAR BOMBA SESLERİYLE DEĞİL UYKUNUN SESSİZLİĞİNDE BÜYÜMELİDİR
Bir çocuk hekimi olarak çocukların bomba sesleriyle değil uykunun sessizliğinde büyümesi gerektiğini ifade eden Prof. Dr. Okumuş, “Bizler de AFSܒde bulunan tüm çalışanlarımız, akademisyenlerimiz ile bu vahşeti şiddetle kınıyor, bütün Dünyanın bir an önce harekete geçmesini istiyoruz. Karınca kararınca da olsa, elimizden geldiğince bu vahşeti engellemeye çalışmamız lazım.” dedi. Prof. Dr. Okumuş sözlerini şöyle sürdürdü: “Bu vahşetin esas mesulü İsrail’e ve onun destekçisi olan bütün ülkelere gerekli yaptırımın yapılması gerekiyor. Bizlerin de bugün itibariyle, sözleşmesi devam edenler hariç olmak üzere kurumumuzdaki tüm işletmelerimizde, İsrail ve onun destekçisi ya da ortağı olan şirketlerin ürünlerini bundan sonra satmama kararı aldığımızı bildirmek istiyorum. Herkesi bu vahşeti lanetlemeye ve elinden geldiğince durdurmaya gayret etmeye davet ediyorum.”

TEMEL İNSAN HAKLARININ ÇİĞNENMESİ KABUL EDİLEMEZ
Rektör Yardımcıları Prof. Dr. Adem Aslan ve Prof. Dr. Ümit Dündar ile Tıp Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Necip Becit, Eczacılık Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Cengiz Sarıkürkcü, dekan yardımcıları, AFSÜ Hastanesi Başhekimi Doç. Dr. Ahmet Ali Tuncer ile çok sayıda akademisyen ve idari personelimizin katıldığı etkinlikte açıklamayı okuyan AFSÜ Tıp Fakültesi 2. Sınıf Öğrencisi Menşure Zişan Arıkan, Filistin’de yıllardır süren zulüm ve insan hakları ihlallerinin son günlerde had safhaya ulaştığını belirterek Dünyanın gözü önünde sayısız sivilin maruz kaldığı saldırılarda temel insan haklarının çiğnenmesinin kabul edilemez olduğunu söyledi.
AFSÜ mensupları olarak, Filistinlilerin yanlarında olduklarını göstermek ve yaşanan vahşete dur demek için bir araya gelindiği belirtilen açıklamada şu görüşlere yer verildi: “Filistin halkı 1948’den beri insan hakları ihlallerine maruz kalmaktadır. İsrail’in Filistin topraklarında yıllardır süren işgali, Filistinlilerin topraklarını kullanma ve yerleşim haklarını kısıtlamaktadır. Filistinlilere ait evler yıkılıp, bu bölgeler ‘Yahudi yerleşimcilere’ verilmektedir. 70 yılı aşkındır bölgede sivillere yönelik askeri operasyonlar gerçekleştirilmekte, her türlü şiddet uygulanmakta, hatta birçok sivil haksız yere hapislerde tutulmaktadır. Oldukça sık olan çocukları gözaltına alma olayları öyle bir noktaya ulaşmıştır ki kötü muamele bir yana dursun bu çocuklar askeri mahkemelerde yargılanmaktadır.

GAZZE’YE YILLARDIR KORKUNÇ BİR ABLUKA UYGULAMAKTADIR
İsrail ibadet özgürlüğünü garanti altına alan tüm uluslararası normları sayısız kez ihlal etmiştir. Filistin halkı Mescid-i Aksa’da ibadet ettiği sırada İsrail askerlerince defalarca saldırılara maruz kalmıştır. İsrail yaptığı tüm bu hak ihlallerinin yanında Gazze’ye yıllardır korkunç bir abluka uygulamaktadır. Dünya ile bağlantısı kesilmiş olan bu şehirde, iki milyonu aşkın insan beton duvarlarla çevrelenmiş ve adeta bir açık hava hapishanesinde hapsedilmiştir. Gazze halkı abluka başladığından bu yana su, elektrik, gıda, ilaç, eğitim ve sağlık hizmetleri gibi temel ihtiyaçlarına İsrail’in istediği ölçüde ve oldukça sınırlı olarak ulaşabilmektedir. Son haftalarda yaşanan olaylardan sonra ise şehrin suyu ve elektriği dahi kesilmiştir. İnsan haklarına verilen önemin had safhada olduğu 21. yüzyılda, insanların dil, din, ten rengi, ırk gibi sebeplerle ayrımcılığa uğramaları söz konusu bile olmamalıyken, Filistin halkı yaşam mücadelesi vermektedir. İsrailli yetkililer tüm dünyanın gözü önünde Gazze halkını her türlü insan hakkından men ettiğini rahatlıkla açıklayabilmiş, bundan utanç dahi duymamıştır.

BU DEVLET POLİTİKASI DEĞİL OLSA OLSA TERÖR POLİTİKASIDIR
İsrail’in Filistin halkına yönelik yıllardır sürdürdüğü zulüm ve katliam, Gazze’de 141 yıldır sağlık hizmeti veren el-Ehli Baptist Hastanesinin yerle bir edilmesiyle başka bir boyuta ulaşmıştır. Daha bir gün önce bahçesinde oyunlar oynayan çocukların da arasında olduğu 500’den fazla sivil, enkaz altında kalmıştır. Kimliğinin tespit edilebilmesi için avuçlarına isimleri yazılan nice masum melek, kurban edilmiştir. İsrail-Filistin arasında yaşananlar aslında savaştan çok ‘işgale karşı bir direniş’ olarak tanımlanmalıdır, ancak savaş koşullarında bile olsa hastane bombalamak büyük bir suçtur. İsrail yönetimi ‘uluslararası savaş hukuku uyarınca korunması elzem olan hastane, okul ve ibadethane’ gibi yapıları hedef alarak ne uluslararası hukuka ne de ahlaki ilkelere riayet ettiğini bir kez daha göstermiştir. Bu kuralsız tutumunun bir diğer göstergesi de vücutta ciddi kimyasal yanıklara neden olan ve kullanımı yasaklanmış fosfor bombasını kullanmasıdır. Bu, vicdan sahibi hiç kimse için kabul edilebilir değildir. Bu devlet politikası değil olsa olsa terör politikasıdır.

TÜM İNSANLIĞI HAREKETE GEÇMEYE DAVET EDİYORUZ
Tıbbiyeliler olarak ilk dersimizde ‘önce zarar verme’ ilkesini öğreniyoruz. Tedaviyi amaçlıyor olsak da insanı nasıl koruyacağımızın derdine düşüyoruz. Bizler insan onurunun çiğnenmemesi için çalışırken yanı başımızda insanlık suçları işleniyor. Bununla birlikte birtakım medya kuruluşları ve Batılı hükümetlerin bu durum karşısında sessiz kalmaları ya da İsrail’i desteklemelerinin de ne ahlaki, ne vicdani ne de hukuki açıdan kabul edilebilir olduğunu ifade ediyor, uluslararası toplumu Filistin halkının acılarına dikkat çekmek ve insani yardımların erişimini sağlamak için harekete geçmeye çağırıyoruz.
Bölgedeki hastanelerin ve sağlık çalışanlarının güvenliğinin sağlanmasını, hasta ve yaralılara sağlık hizmeti sunulabilmesi için güvenli bir ortamın sağlanmasını istiyoruz. Doğrudan sivilleri hedef alan, hastaneleri, okulları vuran zihniyetin uluslararası hukuk önünde hesap vermesini istiyoruz. 1948’den beri toprakları işgal altında olan ve en temel insani ihtiyaçlardan yoksun halde yaşamaya mecbur bırakılan Filistin halkının direnişine destek veriyor, uluslararası kuruluşlar ve devletler başta olmak üzere tüm insanlığı harekete geçmeye davet ediyoruz. Gazze’de hayatını kaybedenlerin yakınlarına başsağlığı diliyor, mücadele etmekte olan kardeşlerimizin yanında olduğumuzu bildiriyoruz.”
Açıklama, Filistin’de şehit olanlar için Fatiha okunmasının ardından sona erdi.