CHP Grup Başkanvekili ve Afyonkarahisar Milletvekili Av. Burcu Köksal, AKP’nin Türkiye Yüzyılı’nın; vatandaşlara açlık sınırında yaşam ve zam yağmuru olduğunu söyleyerek, “TÜİK’in açıkladığı enflasyon oranıyla çarşı pazardaki enflasyon oranı arasında dağlar kadar fark var” dedi.

Gözden kaçırmayın

Yurdunuseven: AK Parti’de siyaset milletin menfaati için yapılırYurdunuseven: AK Parti’de siyaset milletin menfaati için yapılır

CHP Grup Başkanvekili ve Afyonkarahisar Milletvekili Av. Burcu Köksal, AKP’nin Türkiye Yüzyılı’nın; vatandaşlara açlık sınırında yaşam ve zam yağmuru olduğunu söyleyerek, “TÜİK’in açıkladığı enflasyon oranıyla çarşı pazardaki enflasyon oranı arasında dağlar kadar fark var” dedi.
Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Grup Başkanvekili ve Afyonkarahisar Milletvekili Av. Burcu Köksal, AKP’nin zam yağmuruna sert tepki gösterdi.

İĞNEDEN İPLİĞE HER ŞEYE ZAM GELİYOR, VATANDAŞ VERGİ YÜKÜ ALTINDA EZİLDİ
İğneden ipliğe her şeye neredeyse saat başı zam geldiğini kaydeden CHP Grup Başkanvekili Burcu Köksal, “Borç stokumuz gittikçe artmakta ve ekonomi gün geçtikçe kötüye gitmekte. Rasyonel ekonomi paketiyle gelen Mehmet Şimşek'in de paketinden vergi artışları çıktı. Vatandaşlardan Motorlu Taşıtlar Vergisi olarak bu yıl 38,7 milyar lira toplamayı hedefliyorlardı. Torba Yasa ile birlikte bir ek Motorlu Taşıtlar Vergisi daha kondu ve vatandaşlarımızdan bir 38,7 milyar lira daha Motorlu Taşıtlar Vergisi alınması kararlaştırıldı. Buna ek olarak akaryakıtta ÖTV artışı otomatiğe bağlandı. İçkide, sigarada ÖTV %14,8 oranında artırıldı. Şans oyunlarından tutun Kurumlar Vergisine kadar birçok kalemde vergi artışlarına gidildi. Şimdi 21 yıllık bir iktidarın vergileri bu kadar arttırması onun şahlanışı değil, iflasıdır. Geniş halk yığınlarının vergi yükü altında ezildiği bir ülke haline geldik. Öte yandan memura %17,55+8 bin 77 liralık seyyanen zam, emekliye de %25'lik bir zam reva görüldü. Yurt dışından gelen telefon harcının %229 emekli maaşının %25 zamlandığı bir ülkede görüyoruz ki yurt dışı telefon harcı kadar bile emekli maaşının değeri yok iktidarın gözünde.” dedi.

TÜİK’İN AÇIKLADIĞI ENFLASYON ORANIYLA ÇARŞI PAZARDAKİ ENFLASYON ORANI ARASINDA UÇURUMLAR VAR!
Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK) açıkladığı enflasyon oranıyla çarşı pazardaki enflasyon oranının arasında uçurumlar olduğunu dile getiren Köksal, “Çarşı pazarda fiyatlar %100 artarken TÜİK'in açıkladığı %38'lik enflasyona biz nasıl inanalım. Üstelik Enflasyon Araştırma Grubu (ENAGRUP) enflasyonun %108 olduğunu açıklamışken. Yani arada neredeyse 3 misline yakın bir fark var. Togg’un bile fiyatı 953 bin liradan 1 milyon 207 bin liraya çıkmış durumda bu bir de üstelik en ucuz paketi. İşsizlik ve aile bütçesindeki gerçek pahalılık maaşların daha cebe girmeden erimesi Türkiye'yi bunaltı. Gıda fiyatları son bir yılda ortalama %52 buçuk oranında arttı. Zamlar ise en çok dar gelirli vatandaşı vuruyor. Gıda fiyatlarında yaşanan yükselişten en büyük zararı harcamasının büyük bir bölümünü gıdaya ayırmak zorunda kalan yoksul kesimler görüyor. Gıdadan akaryakıta, ulaşımdan giyime, eğitimden konuta kadar hemen hemen her şeyde zam yağmuru devam edecek gözüküyor.” ifadelerini kullandı.

ISMARLAMA ENFLASYON RAKAMLARIYLA ENFLASYONU DÜŞÜK GÖSTEREREK EKONOMİ DÜZELMEZ
Ismarlama enflasyon rakamlarıyla enflasyonu düşük göstererek ekonominin düzelmeyeceğinin önemle altını çizen Köksal, “Bir yandan vergi artışlarıyla öte yandan her gün gelen zamlarla ekonomi düzelir mi? Elbette hayır. Ekonomiyi düzeltmek istiyorsanız önce gerçek enflasyonu açıklayacaksınız. Ismarlama enflasyon rakamlarıyla enflasyonu düşük göstererek ekonomiyi düzeltemezsiniz. Önce hastalığı doğru bir şekilde teşhis edeceksiniz, hangi evrede olduğunu tespit edeceksiniz doğru tedavi ve doğru doz ilaç kullanacaksınız. Maaşlar dedik ya yapılan ufak zamlarla zaten cebe girmeden eriyor, sıkıntılar çözülmüyor. Hayat pahalılığı para basılmasına rağmen vatandaşın alım gücünü silindir gibi ezdi geçti. 21 yıllık AKP iktidarında işsizlik sorunu kronikleşmiş, yoksulluk sorunu derinleşmiş, borçluluk oranları hızla artmış durumda. Türk Lirası Dolar ve Euro karşısında rekor seviyede erime gösteriyor. Şuan üretmeyen tüketen çözümü ithalatta arayan bir Türkiye'de yaşıyoruz. En çok tükettiğimiz besin maddesi ekmeğin bile hammaddesi olan buğday üretimi azalmış durumda. 2002 yılında 9 milyon 300 bin hektar olan buğday ekim alanı bugün 7 milyon hektara gerilemiş durumda. Genel olarak incelediğimizde de tarım alanlarında büyük bir azalma söz konusu.” diye konuştu.

TARIM BİTME NOKTASINDA, ÇİFTÇİLERİN SORUNLARI GÖRMEZDEN GELİNİYOR
CHP Grup Başkanvekili Burcu Köksal, çiftçilerin sorunlarının görmezden gelindiğini söyleyerek, “Tarımı bu şekilde bitirme noktasına getiren AKP bizi dışa bağımlı bir ülke haline getirmeye çalışıyor. Buna rağmen her türlü zorluğu göze alan ve üretim maliyetlerinin yükselişine rağmen üretim yapan çiftçilerin de sorunları görmezden geliyor. Şuanda Isparta, Kütahya, Afyonkarahisar, Konya gibi illerde kiraz üreticileri tabiri caizse kan ağlıyor. Bir yandan mallarını zararına satarken bir yandan kasa sıkıntısı gibi birçok sorunla baş etmek zorunda kalıyor. Kilosu 41 liraya mal olan ihracatlık kiraz bugün 20-25 liradan alıcı buluyor. Çözüm belli ihracatlık kiraza da tıpkı organik kirazda olduğu gibi teşvik verilmesi ihracatçıya ve ihracatlık kiraz üreticisinin desteklenmesi. Ama bu çözümü yıllardır AKP bir türlü gündemine almıyor. Patates üreticilerine baktığımızda onlarda da durum çok farklı değil. Bu yıl yağışların fazla olması nedeniyle mildiyö mantar hastalığı yüzünden büyük bir verim kaybı yaşanmakta. Çiftçi bir dekar patatesi 7-8 bin liraya mal ediyor. Bunun da büyük bir bölümünü borçlanarak yapıyor. Yani oluşan verim kaybı bir yandan çiftçinin borçlarını ödeyememesine bir yandan da önümüzdeki yıl ekim yapamamasına neden olacak. İşte bu yüzden bir an önce patates üreticilerinin zararı tespit edilip en kısa sürede karşılanması gerekiyor.” şeklinde konuştu.

EKONOMİ İTHALATLA DEĞİL, ÜRETİMLE DÜZELİR, TÜM VATANDAŞLARIMIZ AKP’DEN HAKKINI İSTİYOR
Türkiye’de tüm vatandaşların AKP’den hakkını istediğini kaydeden Köksal, “Biz hep yerli üretim diyoruz; niye çünkü ülkemizdeki ekonomik sıkıntıları gidermek istiyorsanız önceliği ithalata değil üretimi esas alan politikalara vermek zorundayız. Çiftçilerimizi desteklemek zorundayız. Onların elinden tutmalıyız. Tabii ülkemizde sıkıntı yaşayanlar sadece çiftçiler değil. Emekliler, asgari ücretler, memurlar, esnaflar kısacası toplumun hemen her kesimi ekonomik sıkıntılardan payını almış durumda. Torba yasada emekliye %25, memura %17,55+8 bin 77 liralık zam reva görülürken öte yandan kök ücreti 6 bin lira ve aşağısında olan emekliler 7.500 lirayla yaşamaya mahkum edildi. Dul ve yetim maaşları AKP tarafından görmezden gelindi. Yine er yakını 5 bin civarında şehit er yakını ve terörle mücadele gazilerinin maaş artışları memur maaş zamlarına endeksli olduğu için enflasyon karşısında onların maaşları da erimiş durumda. Memurlar gerçekten geçinmek için çok zorlanıyorlar. Bugün kirada oturabilmek için büyük şehirlerde hatta Anadolu illerinde bile maaşlarının en az yarısını gözden çıkarmak zorundalar. Emeklileri ve asgari ücretlileri saymıyorum bile onlar neredeyse maaşlarının tamamını kiraya ayırmak durumunda. 3 Mayıs'ta AKP en düşük memur maaşının 22 bin lira olacağını açıkladığında 22 bin lira 1129 dolara tekabül ediyordu, bugün ise 22 bin lira 844 dolara tekabül ediyor. Yani arada büyük bir erime söz konusu. Şimdi gelinen nokta da en düşük emekli maaşı açlık sınırının yarısı kadar, asgari ücret açlık sınırının altında, dul ve yetim maaşları açlık sınırının yarısının da altında, en düşük memur maaşı da yoksulluk sınırının altında kalmış oldu. Emekli de asgari ücretli de memurda insan onuruna yaraşır bir maaşla yaşamak bizim hakkımız değil mi diye soruyor. Memur yoksulluk sınırının üstünde bir maaş istiyor. Yol, yemek yardımı, gelir vergisi muafiyeti, çocuk yardımı artışı, görevde yükselme sınavlarının düzenli ve sadece sınava dayalı olmasını istiyor. Çoluk çocuğunun rızkını talep ediyor. Liyakat istiyor. Asgari ücretli hakkını istiyor. Çalışmasının alın terinin karşılığını talep ediyor. Emekli, en düşük emekli maaşı asgari ücret tutarında olsun diyor. İnsan onuruna yaraşır bir ücret talep ediyor ve dini bayramlarda en az asgari ücret tutarında bayram ikramiyesi istiyor. Kısacası bu ülkede herkes AKP'den hakkını istiyor. Türkiye Yüzyılı diye seçim kampanyasında bahsettikleri yüzyıl herkesin yoksulluk, açlık sınırının altında yaşadığı bir yüzyıl olmuş oldu.” dedi.

MAAŞLARI DOLAR ÜZERİNDEN Mİ VERİYORSUNUZ?
Köksal açıklamasının devamında şu ifadeleri kullandı:
“Meclise 1 trilyon 119 buçuk milyarlık bir ek bütçe teklifi sunuldu. Bu ek bütçede gelir artışlarına baktığımda hangi kalemlerden oluşuyor diye vergi gelirleri, teşebbüs mülkiyet gelirleri diğer gelirler sermaye gelirleri, alacak tahsilatları göze çarpıyor. Ama en önemlisi Gelir Vergisi artışı, Kurumlar Vergisi, Motorlu Taşıtlar Vergisi, KDV'ler, ÖTV’ler sırasıyla gelir kalemi olarak sayılmış. Bu ne demek, ek bütçenin yükü de yine vatandaşa yüklenecek demek. Yüzde birlik saray ve şürekasının yükü yüzde 99 tarafından çekilecek demek. Ekonomik soykırımın tüm hızıyla devam edecek anlamına geliyor bu ek bütçe teklifi. Hazine ve Maliye Bakanlığı basın açıklamasında ülkemizdeki akaryakıt fiyatlarını diğer ülkelerdeki akaryakıt fiyatlarıyla dolar bazında karşılaştırma yaparak akaryakıtta en ucuz 4. Ülke olduğumuzu belirtmiş. Mehmet Şimşek’e soruyorum; Maaşları da dolar üzerinden mi veriyorsunuz da diğer ülkelerle mazot fiyatlarını dolar üzerinden kıyaslıyorsunuz? Aklımızla alay mı ediyorsunuz? O ülkelerde asgari ücret 434 dolar mı? Emekli maaşı 285 dolar mı?”

TÜRK HAVA YOLLARI NEDEN DEPREM BÖLGESİNE DE 15 DAKİKA DA BİR UÇAK KALDIRMADI?
Türk Hava Yolları’nın bir tarikat şeyhi için neredeyse 15 dakika da bir uçak kaldırdığını belirten Köksal, “Geçtiğimiz günlerde bir tarikat şeyhi vefat etti. Cenazeye katılmak isteyenler için Türk Hava Yolları (THY) neredeyse 15 dakikada bir uçak seferi düzenledi. Şimdi bunu gördükten sonra aklıma 6 Şubat 2023 depremi geldi. Hatay geldi aklıma, Kahramanmaraş geldi, Adıyaman geldi Malatya'ya geldi. Enkaz altında kurtarılmayı bekleyen vatandaşlarımız geldi aklıma. Kimse var mı dediğimde yardım edin diyen vatandaşlarımızın sesleri geldi aklıma bizi kurtarın diyenler geldi aklıma. Türk Hava Yolları Şeyh’in cenazesine 15 dakikada bir uçak kaldıracak imkana sahipse depremde bölgeye gitmek isteyen kurtarma ekiplerinin ulaşımı neden aksadı? Bu soruya cevap verecek bir yetkili arıyorum. Can Atalay Hatay'dan Hatay halkının oylarıyla seçilmiş bir Milletvekili. Şuanda Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde yasama faaliyetine katılması gerekirken haksız hukuksuz bir şekilde demir parmaklıklar arkasında tutuluyor. Yargıtay 3. dairesi Can Atalay hakkındaki tahliye talebini reddetti. Bu red kararı hukuka aykırıdır. Bir an önce bu hukuka aykırı karardan dönülmesi gerekiyor. Aksi halde millet iradesi yok sayılmaktadır. Biz Can Atalay’ın bir an evvel bu hukuksuz karardan dönülerek ait olduğu yerde yani Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde yasama faaliyetine katılmasını, milletvekilliği yapabilmesini, seçim bölgesinde çalışmalara katılmasını istiyoruz. Ve meclis başkanını da bu konuda yeniden davet ediyoruz.” ifadelerini kullandı.

25 MİLYON DOLAR NEREDE?
Türkiye Varlık Fonu’nun 2016 yılında kurulduğunu hatırlatan Burcu Köksal, “Türkiye Varlık Fonu kurulduğunda da Başbakanlığa bağlıydı. 7 farklı sektörden 29 şirket 2 lisans ve taşınmazlardan oluşan bir varlık portföyüne sahipti. Dönemin Başbakanı Binali Yıldırım 2016'da Mehmet Bostan'ı Varlık Fonu’na başkan olarak atamıştı. Mehmet Bostan Eylül 2017'de görevden alındı. Türkiye Varlık Fonu kurulduktan sonra yüklü bir finansman sağlayacağını söyleyen bir danışmanlık şirketinin Yönetim Kurulu Başkanı Bülent Göktuna ile anlaşmış. Burada da bir iddiaya göre 25 milyon dolar bir başka iddiaya göre 75 milyar dolar gibi bir rakam finans sağlanacağı şeklinde bir anlaşma belirtiliyor. Bunun karşılığında da Bülent Göktuna’ya belli bir komisyon ödenmesi kararlaştırılmış. Şimdi bu finansmana karşılık olarak Türkiye Varlık Fonu’ndaki bütün o şirket ve diğer varlıklar teminat olarak gösterileceği için bir değer tespiti isteniyor. Fakat bu değer konusunda iş çıkmaza girince anlaşma bozuluyor. Anlaşma bozulduğu halde Bülent Göktuna'ya yani o danışmanlık şirketinin başındaki kişiye ödenen 25 milyon dolarlık komisyon geri ödenmiyor. Verilen 25 milyonluk komisyonun ne olduğu konusunda da hiçbir açıklama yapılmıyor. Devlet Denetleme Kurulu bu 25 milyon dolarlık kayıpla ilgili bir yıllık inceleme yapıyor. Bu incelemeden sonra da Mehmet Bostan ve Bülent Göktuna tutuklanıyor. Bir iddiaya göre Türkiye Varlık Fonu 25 milyon doların kaybolduğunu Berat Albayrak'ın Türkiye Varlık Fonu’nun Yönetim Kuruluna Üyeliğine atanmasından sonra ortaya çıkarıldığı iddiaları var.” ifadelerini kullandı.

BUGÜNKÜ KURLA 650 MİLYON LİRA DENETİMDEN NASIL KAÇTI?
Berat Albayrak’ın Eylül 2018'de Türkiye Varlık Fonu Yönetim Kurulu Üyeliğine atandığının altını çizen Köksal, “Berat Albayrak 2020 Kasım’da da bu görevden ayrıldı. Mehmet Bostan, Berat Albayrak'ın Türkiye Varlık Fonu Yönetim Kurulu Üyeliğine atanmasından bir yıl önce Eylül 2017'de görevden alınmıştı. Bu görevden alma kayıp o 25 milyon dolarlık komisyonun Berat Albayrak tarafından çıkarılmadan önce dönemin Başbakanı Binali Yıldırım tarafından biliniyor olduğuna işaret ediyor. Binali Yıldırım bu bilgiyi Recep Tayyip Erdoğan'dan gizlemiş olmalı ki, daha sonra Berat Albayrak bunu ortaya çıkarmış. Berat Albayrak’ın bu olayın üzerine gidip ortaya çıkarması ise en erken 2018 en geç 2020 yılında olmalı. Şimdi Cumhurbaşkanı’nın Devlet Denetleme Kurulu’nu olayı incelemek için görevlendirme konusunda niçin 2 veya 4 yıl beklediğini merak ediyoruz. Niye o kadar süre bekledi? Bu dönemde ne tür pazarlıklar yapıldı. 25 milyon Dolar aslında kime gitti. Nerede bu para? Türkiye Varlık Fonu yasa gereğince önce bağımsız denetim şirketleri tarafından, arkasından da bu şirketin yazdığı raporlar doğrultusunda Devlet Denetleme Kurulu tarafından denetleniyor ve bu yolla hazırlanan raporlarda Türkiye Büyük Millet Meclisi Plan ve Bütçe Komisyonuna gönderiliyor. Orada görüşülüyor. Peki bu süreçte Türkiye Varlık Fonu ile ilgili olarak meclise gönderilen Plan Bütçe Komisyonu’na gönderilen raporların hiçbirinde 25 milyon dolarlık bu komisyondan bahsedilmemiş. Bu kayıttan hiçbir söz edilmemiş. Bu 25 milyon dolar yani bugünkü kurlarla yaklaşık 650 milyon lira bu denetimden nasıl kaçtı bunu soruyoruz. AKP döneminde zaten sayısız yolsuzluk yapıldı. Açık yolsuzluklar soruşturulmadı. Bu 25 milyon dolarlık yolsuzlukta acaba paylaşım sorunu çıktığı için mi bu şekilde üstü örtüldü merak ediyoruz. Bu sorunun cevabını bekliyoruz.” dedi.